10 Ağustos 2012 Cuma

Serhat Demir - Tanrı Dağı Suyuyla Yıkanıp,Hira Nuruna Gark Olmak


 

 

                                 Tanrı Dağı Suyuyla Yıkanıp, Hira Nuruna Gark Olmak  
                                                                    
             İslamiyet,kelime manası itibariyle teslimiyet demektir.Yani maddi ve manevi olarak,kısacası her şeyiyle insanın kendini teslimidir.Peki bu teslimiyet nedir, nasıl olur, ne yapılmalıdır?

            Bunları anlayabilmek çok zor olmasa gerek. Ve bunların cevabını kültürümüzde var olan, bizzat içimizde yaşamış Yesevilerle, Yunuslarla, Hacı Bektaşlarla verebiliriz.Onlar ki, kutlu bir davaya nefs denen büyük bir düşmanla mücadele ederek yola çıkmışlar, manevi ve maddi dünya da sayısız badireler atlatarak ermişler, kendilerini adamışlar ve dahi teslim etmişlerdir.(Hamdım, piştim, yandım)

            Türklerin islamiyeti benimsemesiyle beraber bahsini ettiğimiz felsefe daha da genişlemiştir.Türkler Alp’lik  gömleklerinin üstüne Erenlik hırkasını giymişler nice toprakların yanında nice gönüller fethetmişlerdir.Peki Alperen sıfatını bünyesinde barındıran atalarımız neden bunları yapmışlardır? Çünkü Alperenlik  sıfatına bürünenler kutlu bir davanın hizmetçileri olduklarının, halka hizmet hakk’a hizmet olduğunun bilincinde olmuşlar, attıkları her adımda ve yaptıkları her işte Allah’ın rızasını kazanmak için yanıp tutuşmuşlardır.

            Demek istediğimiz şudur ki, en ufak ve en basit işe kalkıştığımızda dahi o işi en iyi şekilde nihayete erdirebilmek için; adayış, samimiyet, ve teslimeyet önemlidir. Kaldı ki kendimizi kutlu bir davanın hizmetçisi olarak görüyorsak ya da görmek istiyorsak, aşkın şarabını içip geçmeliyiz anadan, yardan, serden. Ülkümüze nasıl hizmet edebilirizlerin derdine düşmeliyiz.Bugün ülkemizde birtakım güzel işler olmuşsa ve güzel işler oluyorsa eğer, bunlar ülkücü(idealist), kendini adamış, teslim etmiş insanların sayesinde olmuştur,oluyordur ve olacaktır.Tanrı dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslüman bireyler bu kör dünyanın kara düzenine şarttır. Küpelilerden, magazin gibi hayat yaşayan cafe gençliğinden ne kavmimize ne de mensubu olduğumuz islama hayır gelmeyeceği gibi,zararların gelmeside kaçınılmazdır.Özlenilen günlerin yaşanmasının yolu nefslerin terbiye edilmesidir vesselam.

            Çok kısa bir süre önce Rahmet-i  rahman’a kavuşan nefsini terbiye etmiş Alperenlik gömleğini bir an olsun çıkarmamış, Tanrı dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslüman olan ve biz Türk gençliğinin felsefesi ve şiirleriyle kendimizi geliştireceğimiz değerli şairimiz Abdurrahim Karakoç’a Allah’tan rahmet dilerken onun bir dörtlüğüyle yazımı nihayete erdiriyorum.
           
                                 Yesi'deki kutsal aşkın mayası 
                             Malazgirt'te Alparslan'ın rüyası 
                             Söğütteki has kilimin boyası 
                             Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. 
              
                                                                                                                    Serhat DEMİR

2 yorum:

  1. ALPLİĞİNE DE ERENLİĞİNE DE KEFİL OLDUĞUM GARDAŞIM DAHA BİR DİZİ YAZINI OKUMAK DİLEĞİYLE BAŞARILAR DİLER YÜCE RABBİMDEN YARDIMINI ESGEMEMESİNİ TEMENNİ EDERİM YOLUN AÇIK OLSUN
    MUHAMMET AKBULUT

    YanıtlaSil
  2. Allah Razı olsun Yoldaşım ,Ülküdaşım,Abim.Gönüldesin.

    YanıtlaSil