12 Temmuz 2012 Perşembe

İbrahim Keyik-Atatürk ve Kayıp Kıta Mu


  




       Atatürk Türk Tarih Tezi’nin Mu kıtası ile ilgili olan bölümünde çok iddaalı düşünceler üretmiştir.Çünkü tarih Türklerin Orta Asya’da doğup oradan batıya yayıldıklarını yazmıştır ama Atatürk Türklerin Orta Asya’dan önce başka bir yerde yaşadıklarını savunuyordu.Savunduğu da Mu kıtası batmadan önce Türklerin bu kıtada yaşamış olduklarıydı.(Çankaya Köşkü kütüphanecisi Nuri Ulusu’dan alınmıştır)
         
       Konuya başlamadan önce sorulması ve cevap alınması gereken sorular vardır.Bu sorulara ise şunlardır; Mu kıtası kuramı nedir ? Bahsedilen bu Mu kıtası nerededir ? İlk kim tarafından nasıl ortaya atılmıştır ? Atatürk bu kuram ile nasıl tanışmıştır ? Ne gibi araştırmalar yapmıştır? Bu yazımızda tüm bu sorulara cevap arayacağız.

 -Kayıp Kıta Mu kuramı-

    Bu kuram 1850 li yıllarda ortaya atılmıştır. James Churchward diye bir İngiliz albay İngiliz ordusuyla birlikte Hindistan’a gider.Biliyoruz ki o yıllar Hindistan İngiltere’nin sömürgesi halindedir. James Churchward aslında klasik bir albay yada sıradan bir asker değildir.Başka nitelikleri,başka özellikleri olan bir albaydır.Araştırmalar yapar Hindistan’da burada karşılaştığı bir Budist rahip ile kişisel bir dostluk kurar.Bu dostluk sonrasında Budist rahip bizim İngiliz Albay James Churchward’a pek çok bilgi verir.Eski uygarlılarla ilgili,kayıp uygarlıklarla ilgili günümüzden 5 bin yıl önce beklide 20 bin yıl önce yaşadığı,var olduğu iddaa edilen uygarlıklarla ilgili bilgiler verir.Şu bilgi önemlidir.Medeniyet 7 bin, 8 bin yıl olduğu sanılan dönemlerden bahsediyoruz.Tabi ki bu tarihler çok şaşırtıcı ve ilgi çekicidir. James Churchward’ın Hindistan’da araştırmaları devam ederken rahip James Churchward’a eski tabletlerden bahseder.Daha sonra rahip bu tabletleri gün ışığına çıkarır. James Churchward bu tabletleri okuyamaz tabi ki de çünkü orada başka bir dil vardır.Uzun süre bu tabletler üzerinde çalışır.50 yılını bu tabletleri deşifre etmeye ayırır.Sonunda bu tabletlerde ki dili çözmeyi başarır.Bu tabletlerdeki dile de bir isim verir. ‘’Naga Maya Dili’’ adını verir. Tabletleri deşifre ettiğinde ortaya acayip bilgiler çıkar.İşte bu Hindistan’daki tabletlerin deşifresine dayanıyor Mu Kuramı.
Peki bu tabletlerde neler yazıyor,neler anlatılıyor ?
Tabletlerde M.Ö 70 binlerde var olduğu iddaa edilen ve M.Ö 12 binlerde bir doğal felaket sonunda sular gömüldüğü iddaa edilen bir büyük kıtadan bahsediyor.Kıtanın bulunduğu yer bugünkü Pasifik Okyanusu’nun tam göbeğidir.
                 
    Yazıtlarda  bu kıtanın M.Ö 12 binlerde yok olduğu iddaa ediliyor. James Churchward yazıtları okuduğunda kendisine öğretilen klasik tarih bilgileriyle buradaki  bilgilerin çeliştiğini görür.Çünkü burada verilen tarih çok eskidir.Yani M.Ö 3 binler 5 binler değil M.Ö 12 binler 70 binlerdir.Bu bilinen tarihi alt üst eder ama James Churchward sıra dışı bir bilim insanı aynı zamanda da meraklı biridir ve bu bilgilerin izini sürer.
Bu tabletleri deşifre ettiğinde başka bilgilerle de karşılaşır.Mu’ya ilişkin bu kayıp kıtadaki insanların bilgi düzeylerine ilişkin,uygarlıklarına ilişkin bilgilerle karşılaşır.Burada ilginç olan nokta James Churchward bunu kitaplarında da yazmıştır.Çok ileri bir uygarlıkla karşılaşır.Bilimde,sanatta,teknikte son derece ileri gitmiş,neredeyse günümüzün teknolojisine,bilgisine sahip bir uygarlıkla karşılaştığını ifade etmiştir.
                Tabi ki James Churchward sadece bu tabletlere dayanarak bu kuramı ortaya koymanın sakıncalı bir durum olacağını bilir ve yeni kanıtlar peşine düşer.Kendisine Meksika’dan bir haber gelir Meksika’da bir arkeolog arkadaşı kazılar yapmıştır.Bu kazılar sonucunda M.Ö 12 binlere ait,M.Ö 10 binlere ait yazılı tabletler bulmuştur ama bu tabletleri okuyamamıştır. James Churchward heyecanlı bir şekilde hemen Meksika’ya gider ve Meksika’daki tabletlerle Hindistan’daki tabletlerin örtüştüğünü görür.Dil aynı dildir.Tabletlerdeki hikayeler yine Pasifik’te kaybolan bir uygarlıktan bahsetmektedir. James Churchward çok heyecanlanır.Düşünebiliyor musunuz?Biri Hindistan’da biri Meksika’da yanı 2 farklı uç.Peki bu tabletler burada ne arıyor ? Demek ki Mu’dan buralara göçler olmuş.Gerçektende James Churchward bu tabletleri okuduğunda Mu batmadan önce oradan göçler olmuş.Bir kısım Mulular  Hindistan’a,bir kısım Meksika’ya,bir kısım Mezopotamya’ya,hatta bir kısım Orta Asya’ya göç etmiştir.Aslında bir sorunun daha cevabına geldik.Atatürk’ün ilgisini çekende bu yani Türklerinde oradan gelmiş olma ihtimalidir.
               

    Avrupalı tarihçi ve bilim insanlarının öne sürdüğü bilgi şudur ; Türklerin ana vatanı Orta Asya’dır.Orta Asya’da yaşamışlardır ve Orta Asya’dan batıya göç etmişlerdir.Bu kanıtlanmış bir bilgidir.Bu bilgilere baktığında Atatürk’ün kafasını kurcalayan eksik bilgiler olduğunu görür.Merak ettiği o eksik bilgi ise şudur ‘Orta Asya’dan önce Türklerin ana vatanı neresiydi?Türkler Orta Asya’ya nereden geldi? James Churchwart’ın araştırmaları Atatürk’ün bu sorusuna yanıt olabilir.Yani Mu Kuramı Atatürk’ün yanıt aradığı soruya cevap olabilir. James Churchwart araştırmalarında Uygur Türklerinin Mu Kıtasından göç ettiğini ifade etmiştir.Şu bilgiyi de sizinle paylaşayım.Bahsedilen Uygurlar bizim bildiğimiz Uygurlar değildir.Bahsedilen Uygurlar M.Ö 15 binlerde kurulduğu iddaa edilen Uygurlardır.
                Geldik en önemli soruya ‘Atatürk Mu Kuramı’nı ne zaman,nasıl fark etmiştir?

    Atatürk Maya ve Aztekler ile çok yakından ilgilenmiştir.Çünkü bunların dilleri,kültürel özellikleri,giyim kuşamları,inançları,destanları bizim Orta Asya’daki Türklere çok benziyordu.Mayalar ve Türkler arasındaki ilişkiyi yakından araştırsın diye Tahsin Beyi 1932 yılında Meksika Büyükelçiliğine atar.Tahsin Mayatepek Mayalar ve Türkler arasındaki ilişkiyi araştırırken tesadüf eseri James Churchwart’ın Kayıp Kıta Mu adlı kitabı ile karşılaşır.Bu kitap çok ilgisini çeker ve bu kitabı okuduğunda Uygurların Mu Kıtasından Orta Asya’ya göç ettiği teorisi ile karşılaşır.Hemen Atatürk’e bir rapor hazırlayarak bu bilgileri iletir.Tabi Kayıp Kıta Mu adlı kitabı da özetler.Yani ‘James Churchwart diye biri var,Mu adındaki bir kayıp adadan bahsediyor,Türklerin kökeninin de oraya dayanabileceğini ortaya koyuyor’ diye özetler ve gönderir.Atatürk bu raporu alınca okur ve hemen Tahsin Beyden şunu ister ’Bana o kitapları al ve gönder’ Hatta ilginçtir kitapların paralarını bile gönderir.Tahsin Bey 4 tane kitabı alır ve gönderir.Atatürk 60 kişilik bir tercüme heyeti kurarak 2 hafta gibi kısa bir sürede kitapları Türkçeye çevirirler.Hemen oturup bu kitapları incelemeye başlar ve böylelikle James Churchwart’ın araştırmalarıyla tanışmış olur.
                 
   Atatürk James Churchwart’ın yerini tespit ettirmiştir.Fakat gittiklerinde vefat ettiğini görürler.Atatürk’ün son dönemlerinde yanında olan Çankaya Kütüphanecisi Nuri Ulusu Atatürk’ün son dönemlerinde bu konularla ilgilendiğini,sürekli notlar aldığını belirtmiş ve Nuri Ulusu’nun hatıralarında eğer Atatürk bir,iki sene daha yaşasaydı bu bilgileri aldığı notları toparlayıp bir kitap yazacağının izlerini vermiştir...

Sırma Nur-Ariflerin Yüreğinden Sözler


Kapının önünde bir karınca vurmuş kapıyı bekliyor; kapı açılacak, yoksa niye var? (İbn-i Arabi)

Sen varlıkları terk ederek, varlıkların yaratıcısına hicret et. Elbette en son varılacak yer Rabbin huzurudur (Ataullah İskenderi)

Derdim sensin derdim sana birşey diyebilseydm (Serdar Tuncer)

İrfan kendini bilmek demektir, insanın kendisinden gayrı gidebileceği adres yoktur/Dücane Cündioglu

''Marifet can için sevgili aramakta değil, sevgili için can taşımaktadır. ve bütün soruların cevapları leyla olmadan mecnunluk sırrına leyla kadar ıraktadır cümle kayslar.''

Necati Başdağ-Bir Gece Demindeyim




Bir gece demindeyim

İyiyim…
Bir gece demindeyim.
Yakamoz bakışlarım var,
Dilimde mahpusluk sözler.

Böyle bir hal işte…
 Göçerim ben; Bu kader benim kaderim…
Kim aldı yüreğimi? Kim kaçırdı?
Nedir bu yüreğimde ki sancı?
Mezarında yüreğimin,
Gömdüm tüm tanıdıkları...
Sitemlerdeyim.
Gelemem hiç bekleme; Sonbahar bekleyişi, Yaprakların sarardığı yerdeyim…
Sorma nasılım diye,
İyiyim işte…
Bir gece demindeyim…

Necati BAŞDAĞ

11 Temmuz 2012 Çarşamba

Ahmet Yıldırım-Aşkı Tutarcasına...



AŞKI TUTARCASINA...

Zor bir aşk kabul ediyorum.              
Bir insana deli gömleği giydirircesine.
Her başlayan güne umutla göz açarcasına.

Zorsun biliyorum..
Karpuz kabuğundan gemi yaparcasına.
Rüzgarın darmaduman ettiği umutları bir bir yakalarcasına.

Belkide ikimiz içinde zor biliyorum.
Tıpkı tabanı suyla kaplı toprağa; temel atarcasına.
Yılların getirdiği umutlara çivi çakarcasına.

Seviyorum seni çok; hep benim ol dercesine...
                                                                                 AHMET YILDIRIM

Şair Tahmazoğlu-Ense Hazır Eli Kaşınan Vursun !




ENSE HAZIR ELİ KAŞINAN VURSUN!..

ALLAH'IN HER GÜNÜ CENAZEMİZ VAR
BU MİLLETİ YAKAR KAVURUR BİR HAR
TERÖRİSTE DEĞİL DÜNYA BİZE DAR
VATANDA YAŞAMAK ÇEKİLMEZ OLDU.

BEYANAT ŞU KANI YERDE KALMAZMIŞ
BU İŞ ÖYLE BİRDEN BİRE OLMAZMIŞ
KANIMIZ AKTIKÇA BAYRAK SOLMAMIŞ
KANLARIN AKMASI ÇEKİLMEZ OLDU.

BU SÜSLÜ NUTUKLAR ARTIK BİTMELİ
HALKIN HANESİNDE BÜLBÜL ÖTMELİ
ŞEHİT CENAZESİ YETER BİTMELİ
SÜSLÜ BU NUTUKLAR ÇEKİLMEZ OLDU.

SINIRLAR AŞILDI ŞEHİRDE BASKIN
CİHAN ŞUMÜL MİLLET ŞAŞKIN MI? ŞAŞKIN
BASKINLAR ARTIKÇA YÖNETİM SUSKUN
BU SUSKUNLUKLAR DA ÇEKİLMEZ OLDU

CANLARI YANMAZ VE KANLARI AKMAZ
MESKEN ANKARA’DIR DIŞARI ÇIKMAZ
ŞEHİT YAKINININ YÜZÜNE BAKMAZ
TATLI CANLARI DA ÇEKİLMEZ OLDU.

KARAKOLLAR KALKAR İSE ŞAŞMAYIN
DİKKAT EDİN SABRINIZI AŞMAYIN
SUÇSUZ İKEN SUÇLU HALE DÜŞMEYİN
SUÇ İSNAT ETMELER ÇEKİLMEZ OLDU.

TERÖR BÖYLE İKEN SURİYE ÇIKTI
DÜŞÜRDÜ UÇAĞI CİĞERLER YAKTI
TÜRKİYE BU İŞİ SEYRE BIRAKTI
MANEVRA YAPMALAR ÇEKİLMEZ OLDU.

YAKINDA BİR HAMLE YUNAN YAPACAK
KIRIK GÖNÜLLERİ BÖYLE YAPACAK
SIRTINDAN KRİZ’İ BÖYLE ATACAK
GEÇMİŞİ UNUTMAK ÇEKİLMEZ OLDU.

ŞAHADET SÖZCÜĞÜ BAYAĞILAŞTI
ŞEHİTLİKTE ARTIK SIRADANLAŞTI
BİR SINIRI VARDI SINIRI AŞTI
ŞEHİT SÖZCÜĞÜ DE ÇEKİLMEZ OLDU.

TAHMAZOĞLU DER Kİ KALMADI TAKAT
MİLLETİN İŞLERİ SAKAT MI? SAKAT
İSTEYEN ENSEYE VURUYOR TOKAT
ŞAMAR OĞLANLIĞI ÇEKİLMEZ OLDU.


Şair TAHMAZOĞLU

NOT: Lütfen yanlış değerlendirilmesin. Şehitliği kabul etmiyor değiliz. Her gün her saat anılıp değerinin azalması ve sıradanlaşmasına karşıyız.